top of page

Düğünde takılan takılar kime aittir ?

  • Yazarın fotoğrafı: Av.Gamze Didem Öz
    Av.Gamze Didem Öz
  • 6 Kas
  • 3 dakikada okunur

Yargıtay Düğün Takıları İçtihadını Değiştirdi: Artık Kime Takıldıysa Ona Ait



Düğünde takılan takılar kime ait ?

Türk toplumunda düğünler yalnızca bir evlilik

merasimi değil, aynı zamanda ekonomik bir semboldür. Takı merasiminde takılan bilezikler, altınlar, paralar çoğu zaman evliliğin ilk yatırımını oluşturur. Ancak evlilik birliği sona erdiğinde bu altınların kime ait olduğu sorusu, yıllardır aile mahkemelerinin en tartışmalı konularından biri olmuştur.


Yargıtay, uzun yıllar boyunca bu konuda “yerleşik” bir görüşe sahipti:

Düğünde takılan takılar, aksine bir anlaşma veya örf ve adet bulunmadıkça kadına aittir.


Ancak bu anlayış 2024 yılında köklü biçimde değişti.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 04.04.2024 tarihli, E. 2023/5704 – K. 2024/2402 sayılı kararıyla, bu yerleşik içtihadı yeni toplumsal gerçeklere uyarlayarak güncel bir yorum getirdi.



Eski İçtihat: Kadının Hakkı Varsayımı



Önceki yıllarda Yargıtay’ın bakış açısı oldukça netti:

Ziynet eşyaları, kadının kişisel malı olarak değerlendirilir; dolayısıyla boşanma hâlinde kadın bunların iadesini isteyebilirdi.


Bu yorumun dayanağı Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesiydi.

Söz konusu maddeye göre, “kişisel kullanım eşyaları” kişisel mal sayılır.

Yargıtay da uzun süre, düğünde takılan takıları kadının kişisel süslenme ve kullanım eşyası olarak kabul etti.


Bu nedenle, örf ve adet veya özel bir anlaşma yoksa, mahkemeler otomatik olarak kadını haklı bulur; bilezik, altın seti ve benzeri takılar kadının mülkiyetine geçerdi.

Bu durum halk arasında yaygınlaşarak, “Düğünde takılan altın kadının hakkıdır.” inancını hukuki bir kural gibi yerleştirdi.



Yeni İçtihat: Takının Kime Takıldığı Esas Alınacak



Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2024 tarihli kararıyla bu anlayıştan önemli ölçüde uzaklaştı.

Artık, takıların kime ait olacağı şu sıralamaya göre belirlenecek:


  1. Taraflar arasında anlaşma varsa, bu anlaşma esas alınacak.


    Yazılı veya fiili bir mutabakatın varlığı ispatlanabiliyorsa, mahkeme buna göre karar verecek.

  2. Anlaşma yoksa, yerel örf ve adetler dikkate alınacak.


    Her bölgenin kendi sosyo-kültürel yapısı farklı olduğundan, yöredeki düğün gelenekleri delil olarak değerlendirilebilecek.

  3. Bu da yoksa, takının kime takıldığına bakılacak.


    Ziynet eşyası kimin üzerine takıldıysa, o kişiye ait sayılacak.



Bu sıralama, eski içtihadın aksine artık otomatik bir “kadına aitlik” varsayımı getirmiyor.

Yargıtay, toplumsal ve ekonomik gelişmeler doğrultusunda “somut olaya göre değerlendirme” dönemini başlatmış oldu.



Cinsiyete Özgü ve Ortak Takılar Ayrımı



Yeni karar, ziynet eşyaları arasında cinsiyet temelli bir ayrım da getiriyor.


  • Cinsiyete özgü takılar (örneğin bilezik, küpe, kolye gibi kadın takıları) ilgili cinsiyete ait sayılacak.

  • Cinsiyete özgü olmayan takılar (örneğin çeyrek altın, cumhuriyet altını, para, gram altın gibi) ise ortak mal olarak kabul edilebilecek.



Bu yaklaşım, özellikle damada takılan altın saat, tespih veya nakit hediyelerin değerlendirilmesinde yeni bir içtihat yönü oluşturuyor.

Artık “her altın kadına aittir” dönemi sona ermiş durumda.



Bu Değişikliğin Gerekçesi Nedir?



Yargıtay’ın yeni yaklaşımı, toplumsal gerçeklikteki dönüşümle yakından ilişkilidir.

Günümüzde düğün takıları çoğu zaman sadece kadının güvence aracı değil, çiftin ortak yaşamının ekonomik başlangıç sermayesi haline gelmiştir.


Eskiden ziynet eşyaları kadının bireysel teminatı olarak görülürken, günümüzde çiftler evlilik hazırlıklarını, ev eşyalarını ve hatta kira bedellerini bu takılarla karşılamaktadır.

Yargıtay, bu sosyoekonomik dönüşümü dikkate alarak hakkaniyeti koruma amacıyla yeni bir yorum geliştirmiştir.



Hukuki Dayanak



Türk Medeni Kanunu’nun:


  • Madde 220: Kişisel malların kapsamını,

  • Madde 222: Eşlerden hangisine ait olduğunun ispat yükünü düzenler.



Yeni Yargıtay içtihadı, bu hükümlerin “somut olaya göre” yorumlanması gerektiğini vurguluyor.

Artık mahkemeler, tarafların beyanlarını, örf ve adetleri ve takının fiziksel olarak kime takıldığını birlikte değerlendirerek karar verecek.



Uygulamada Ne Değişti?



Bu karar, geçmişte verilmiş kesinleşmiş hükümleri doğrudan etkilemiyor.

Ancak bundan sonra açılacak boşanma davalarında, ziynet eşyalarının iadesi talepleri artık bu yeni yaklaşıma göre değerlendirilecek.

Dolayısıyla her somut olayda, tarafların delil sunma ve örf-adet ispatı konusundaki sorumlulukları artmış olacak.



Sonuç



Yargıtay’ın 2024 tarihli kararı, aile hukukunda sessiz bir devrim niteliğinde.

Düğün takılarının “otomatik olarak kadına ait olduğu” anlayışı yerini, anlaşma – örf – kime takıldığı esasına dayalı daha esnek bir sisteme bıraktı.


Bu karar, bir yandan toplumsal dönüşümü yansıtırken, diğer yandan taraflar arasında hakkaniyete dayalı bir denge kurmayı amaçlıyor.

Ancak yine de her dava kendi koşullarında değerlendirilmekte; takının kime ait olduğu, iddia eden tarafından ispatlanmak zorunda.

Av. Gamze Didem Öz

Öz Hukuk & Danışmanlık



Yorumlar


bottom of page